25-Nisan-2024 04:24:56

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
ÇANAKKALE’DE ASTEĞMEN MEHMET MUZAFFER

ÇANAKKALE’DE ASTEĞMEN MEHMET MUZAFFER

Destan Çanakkale Yazı Dizisi: 1

Yine o kan ve barut kokulu Çanakkale savaşına dönelim, kahraman bir Asteğmenimizden söz edelim. Kahramanımızın adı: Mehmet Muzafferdir. Kendisi çok yiğit bir askerdir. Bir öğle istirahatın’de yürür, bakar karşısında bir kamyon durur. Şaşkındır asteğmen, kamyon da lastiklerin olmadığını anlar hemen.

Komutanına gider; “Kamyonda lastik neden yok?” der. Komutan kızar ve gürler; “sen lastik diyorsun,ben askere yemek bulamıyorum.” Der. Mehmet Muzaffer iki gün izin ister ve ;”Komutanım, lastikleri alıp getireceğim.” Der. İzini alır, İstanbul’a varır, Askeri Levazım Müdürlüğünün kapısına dayanır. Levazımın cevabı da olumsuzdur, fakat azimlidir Mehmet Muzaffer, kolayını bulur. Eskiden alışveriş yaptığı Yahudi’ye gider; “ bana şu ebatta, şu kadar adet kamyon lastiği lazım.” Der. Yahudi ile yüz liraya pazarlık eder ve ; “ yarın sabah namazından sonra gelir alırım” der. Yüz liraya pazarlık eder ama Mehmet Muzaffer’in yüz lirası yoktur, Asteğmenin iste okul yıllarından resme merakı çoktur. Evine varmıştır, sahte para yapacaktır, yalnız o günler de en büyük para elli liradır. Sabaha kadar çizecektir, fakat iki adet elli lira yapmaya zaman yetişmeyecektir. Bir adet yüzlük yapmaya karar verir, bunu sabaha bitirir. Sabahleyin Yahudi’ye gider , parayı verip lastikleri alır, Çanakkale’ye geri döner.

Asteğmen Mehmet Muzaffer, yakalanacağını düşünür, parasının altına şöyle bir not düşürür;”BU PARANIN BEDELİ ÇANAKKALE’DE ŞEHİT KANLARI İLE ÖDENECEKTİR.” Diye ifade eder.

Yahudi’nin o gün bankada işi olmaz, Mehmet Muzafferi de iyi bildiği için ondan hiç kuşkulanmaz. Ertesi gün bankaya varır, parayı veznedara uzatır. Veznedar, Yahudi’nin yüzüne bakıp güler ve “Bu para sahtedir beyim.”der. Yahudi korkar, evine varır, günlerce evine kapanır kalır. Hadise İstanbul’da çalkalanır, olay Şehzade Halim Efendinin  kulağına varır. Şehzade Halim Efendi, Yahudi’nin evine varır, yüz lira verip sahte parayı alır. O zaman ki Şehzadebaşı semtinde ki Emniyet Genel Müdürlüğüne gider ve; “YİĞİDİMİZİN BU EMANETİNİ İYİ SAKLAYINIZ.” Der. Bu para halen Emniyet Genel Müdürlüğü Müzesindedir.

KURTARAN SAAT

Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı sırasında ateş hattı üzerinde bir tepeden savaşın gidişatını izlerken göğüs kısmına bir şey çarpar, etrafındakiler telaşlanır. Paşanın göğsüne baktıklarında bir şarapnel parçasının göğsünün sağ tarafına isabet ettiğini görürler. Mustafa Kemal Paşa’nın göğüs cebinde bir omega cep saati vardı. Şarapnel parçası saate isabet edip parçalamış, göğsünde ise hafif bir kızarıklık bulunuyordu. Atamızı ölümden bu cep saati kurtarmıştır.

Bazı tarihi kaynaklar bu saatin hikayesini de şöyle anlatmaktadır;

623 yıl adalet,şan ve şerefle üç kıtada at koşturan büyük Osmanlının son günleri…

Tarih 15 Mayıs 1919 Padişah Vahdettin Mustafa Kemali Yıldız Sarayına davet etmiştir

Saraydaki ikramlardan sonra Padişah Mustafa Kemal’e dönerek; “Ülkemizin içinde bulunduğu zor durum sizinde malumunuzdur. Saltanat makamı olarak elimiz kolumuz bağlıdır Vatanın kurtuluşu siz gibi genç Subayların omuzlarındadır. Arkadaşlarını topla, Vatanın kurtuluş mücadelesi için Anadolu’ya çık. Sizi Anadolu ya çıkaracak bandırma vapuru Sirkeci iskelesinde bekliyor. Allah yolunuzu açık etsin.” Demiştir.

Mustafa Kemal Padişah Vahdettin ile vedalaşıp sarayın çıkış kapısına yaklaştığında arkasından koşarak gelen emir subayı; “Zât-ı şahanelerinin size armağanıdır.” Diyerek bir kese uzatmıştır. Mustafa Kemal dışarı çıktığında takmış, bu hediye Kadife kese içinde altın omega bir cep saatidir.

Atamızı kurtaran, Padişah Vahdettin’in hediyesi olan bu cep saatidir.

DOKTORUN OĞLU

Çanakkale savaşı sırasında geri hizmetlerde bulunan doktorlarımız, imkanlarını en iyi şekilde kullanabilmek için büyük gayret göstermişlerdir. Bir gün arı burun kanlı sırt yakınlarındaki Kocadere Köyü’ndeki Sahra Hastanesi’nde görevli olan Doktora ağır yaralı bir asker getirirler. Doktor askeri görünce gözleri parlar, askerde konuşamaz ama doktora gülümser. Askeri muayene eden doktor yaralının çok ağır olduğunu ve hayatta kalmasının mümkün olmadığını görür, yardımcılarına yaralıyı bir ağacın gölgesine yatırmalarını ister; “ruhunu teslim edince nesi var, nesi yoksa bana getirin” der. Bir süre geçtikten sonra doktora askerin anasına yazdığı bir mektupla, askerin künyesini getirirler. Doktor yıkılmış bir halde, “ONU ARKADAŞLARININ ARASINA DEFNEDİN, FIRSAT BULDUKÇA ZİYERET EDERİM, MEZARINA DOKTORUN OĞLU YAZIN”der.

Not: Şehit olan kahramanımız meğerse, Doktorun oğluymuş.

MUCİZE BULUT KÜMESİ

Bir sabah İngiliz ve Fransızlar bir çıkarma yapmak için hazırlığa başladılar. Tam sandallarını denize indirip askerlerini kıyıya taşımaya başladılar ki, gökyüzünde öbek öbek bulutlar belirdi. Toplanan bulutlar, dev bulut halinde denizin üzerine indi. Askerlerin, sandalların bulunduğu bölüm tamamen görülmez hale geldi. Gemiler sahili göremedikleri için ateşi kesti. Askerlerini tekrar gemiye alan İngiliz ve Fransızlar çekilmek zorunda kaldı.

Cevap bırakın