28-Mart-2024 16:30:56

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
SANDIKTAN ÇIKAN SONUÇ HAYIR MI ŞER Mİ?

SANDIKTAN ÇIKAN SONUÇ HAYIR MI ŞER Mİ?

Önceki yazılarımı okuyanlar hatırlar; koalisyonun fenalıklarını ve bu seçimlerin belki de en kritik seçim olduğunu yazdığımızı ve sonuçları da kendisi gibi kritik oldu maalesef. Genel görüşlerimiz içersinde belki hissi davrandık HDP barajı aşamaz dedik. Fazlasıyla aştı. Ve yine koalisyon dönemlerine yazılarımızda atıfta bulunduk hissedercesine çıkan tablo maalesef koalisyon oldu. Evet Türkiye 07 Haziran seçimlerini bir şekilde sonuçları ağırda olsa atlattı. AK Parti yine birinci ama tek başına iktidar olma gücünü kaybetti. CHP; oyları azalıpta kutlama yapan tek parti. İronik. Çözüm sürecine tepkili %3 seçmen MHP’ye gitti. %5 civarında Kürt seçmen HDP’ye giderek barajı aşırdı. CHP’den %2 civarında seçmen de barajın daha da üste çıkmasını sağladı. Saadet-Büyük Birlik ittifakı sinerji oluşturmadı oyları aynı kaldı. Oranları bırakalım ve rakamları konuşturalım. 1 milyon seçmen AK Parti’den HDP’ye, 1 milyon seçmen de AK Parti’den MHP’ye gitmiş. Bu rakamların içersinde 2011 seçimlerinde oy kullanmayıp ilk defa oy kullananlar yok bunu da unutmayalım. Normal şartlarda 2011 Genel seçimlerine göre AK Parti’nin oy kaybı 2,5 milyon civarında. Bunun analizi şudur. Çözüm sürecinin son 6 aydaki belirsizliği hem Kürt Milliyetçisini hem de Türk Milliyetçisini ürkütmüştür.

Şimdi gelelim katılmadığım TV ve Sosyal Medya analizlerine. “AK Parti doğuya güneydoğuya olağanüstü yatırım yaptı da ne oldu, bunlar nankör” deniliyor. Yani AK Parti ülkenin her noktasına hizmet götürmekle suçlanıyor. Değerli dostlar bu ülke bizim. Doğu ve Güneydoğu’ya 80 yıldır hizmet gitmediği için bölünme noktasına getirildi. Oraya sadece bomba atan uçak götürdüğümüz için bu noktalara geldik. AK Parti böldürmemenin, birleştirmenin suçlusudur aslında. Eğer bu siyasi risk alınmayıp 2002’den beri hiç bir şey yapılmasaydı şu anda belki de bölünmüş bir ülkeden bahsediyor olacaktık. Ben AK Parti’yi şu açıdan eleştiririm. Çözüm süreci ne batıya ne doğuya tam olarak aktarılamadı. İçeriği netleştirilemedi. Hedef silah bıraktırılmasıydı gerçekleştirilemedi. Anlatması gerekenler, kanaat önderleri, münevverler, Milletvekilleri bu anlamda ihmal etti. Kürtlere verilen haklar “sanki silah zoruyla, tek başına HDP sayesinde” alınmış gibi propaganda yapıldı ve bunda başarılı olundu. Doğu halkı başarıyı daha çok HDP’de gördü ve barajı aşıramazsak bu haklar elimizden tekrar gider endişesine kapıldı. Bölgenin Milletvekilleri hiç çalışmamışlar bu açıdan bakınca. İkinci eleştiri. Bölgeye giden eşin-dostun anlattığına ve televizyonlara yansıdığına göre tehdit ve baskı bertaraf edilemedi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan mitinglerde her ne kadar korkmayın diye çağrıda bulunsa da bu yeterli gelmedi. En dindar Kürt bile oyunu dinsizlerin, Zerdüştlerin içinde barındığı HDP’ye verdi. Can her şeyden tatlıdır. Devletimizin güvenlik güçleri doğu ve güneydoğuda güvenlik garantisini sağlayamadılar demek ki. Düşünün 80-100-300-500 kişilik yerleşim yerlerini. Anlatılanlara göre birileri! geliyor “AK Partiye oy çıkarsa siz bilirsiniz” diyor ve gidiyor. Böyle bir ortamda güvenlikten kim bahsedebilir. Bu insanlar nasıl şikâyetçi olabilir. Bu güveni demek ki verememişiz. Üçüncü eleştiri. Bu bölgenin Milletvekili adaylarındaki tercihlerin isabet oranlarının düşük olması. Yapılan analizlerde ve yorumlarda bu sıkıntının büyük olduğu ifade ediliyor. Bölgeyi bilen, o şehirde yaşayan ve sevilen insanlar yerine merkeziyetçi adayların gönderildiği ifade ediliyor. Uzun lafın kısası “çıkan sonucu sadece nankörlükle açıklayamayız. İğneyi kendimize bir batıralım önce. Evet diğer eleştirilerime geçiyorum. AK Parti yıllardır ekonomik popülizm yapmadı. Oy kaygısına düşüp seçim ekonomisi gütmedi. Seçmende, muhalefette bu anlamda AK Parti’yi zorlamadı. Hep başka kaygılar üzerinden seçimler yapıldı. Özellikle CHP laiklik vurgusu, şeriat geliyor korkusu üzerinden, sağ seçmende darbe, muhtıra, başörtüsü, dini değerlerini yaşayamama endişesi üzerinden seçime gitti. Ancak üst akıl muhalefete akıl vermiş gibi ekonomik vaatlerle seçmenin karşısına çıktı. Yani her zaman oyun kuran AK Parti’ye karşı bu sefer muhalefet önden yürüdü, iktidar ise “olmaz ki yapamazlar ki” diyerek arkadan gitti, enerjisini boşa harcadı. Burada en büyük eleştirim Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e. Yıllarca ekonomik istikrar dediniz bu halk peşinizden geldi. Evet ekonomimizi çok iyi yönettiniz. Sırtında yumurta küfesi olanlar olarak haklısınız bol kepçeden veremezdiniz. En azından bu seçimler öncesi emekliye ciddi bir zam verseydiniz, asgari ücrette ki vergi oranını kaldırmak veya yarıya indirmek gibi somut uygulamaları yapsaydınız, Faruk Çelik’in sakız gibi çiğnediği “üzerinde çalışıyoruz” diyerek sabah başka akşam başka açıklama yaptığı taşeron yasasını uygulayıp en azından gerçek hak sahipleri olan yaklaşık 500.000 kişiyi kadroya alsaydınız, sendikal haklarını verseydiniz ekonomimiz 8 Haziran sabahından daha mı kötü olurdu. Nihayetinde bu ülkenin %10-20 arası ekonomik değerler üzerinden siyaset yapıyor, cebine girene ve çıkana bakıyor haklı olarak. Bugün çıkan sonuçtan ekonomik istikrarımız bozulmasın diye vermediğiniz-veremediğiniz paralar kasadan bir günde çıktı belki de. Halkımızın cebine girmedi. Faiz lobisi kazandı.

Uzun bir yazı oldu farkındayım ama seçimin kazanımlarını da yazmadan geçemeyeceğim.

Yeni nesil koalisyonun ne olduğunu ne olabileceğini kısa sürede öğrendi. Çok büyük bir kazanımdır. Bir kez daha 1000 nasihattan daha evla olduğu anlaşıldı bir musibetin.

Kızdığı İl-İlçe Başkanına, Yönetimlerdeki isimlere, AK Partili Milletvekillerine oy vermeyeyim de ders vereyim derken ülkenin geneline-kendisine ders verdiğini ve sonuçlarının ağır olacağını gören en az %10 seçmen şu anda eminim çok pişman. Çünkü kimse AK Parti’nin 275 Milletvekilinin altında kalacağını hesap edemiyordu. Kişisel kırgınlıkların, şahsi menfaatlerin, ekonomik vaatlerin Ülkenin genel menfaatlerinin üstüne çıkması bu sonucu doğurdu.

Arınma-aralanma zamanı geldi. Özellikle doğu ve güneydoğu illerinde aday yanlışlıklarından, teşkilatlardan şikâyetleri duyuyorduk. Bölgeyi bilenler “sesimizi duyuramıyoruz” diyordu. Merkez medyada şak şakçı, goy goycu isimlerden partinin kurtulma vakti. Bu da az kazanım değil.

MHP için tekrar büyük bir sınav var. Sakız gibi çiğniyorsunuz diye kızan MHP’li arkadaşlarım olsa da 1999 yılını her zaman hatırlayacağım, hatırlatacağım. Sol partinin lideri Bülent Ecevit’le kayıtsız şartsız koalisyon kurup ülkeyi 2001 krizine mahkûm eden Devlet Bahçeli seçimlerin akabinde gece 24.30’da sıcağı sıcağına koalisyonda yokuz gerekirse Anamuhalefet oluruz diyerek çok akıllıca olmayan bir siyaset takip ediyor. Şu anda MHP alabileceğinin maksimumunu almıştır. Eğer ki ülkenin bu zor durumunda sorumluluktan kaçıp küçük siyasi hesap yaparsa ilk seçimde barajın altında kalma ihtimali yine var. Koalisyon denenmeden erken seçime gidilirse sonucun daha iyi olacağını düşünenler yanılır. Şu anda tabanları birbirine en yakın olan iki partinin yani AK Parti-MHP koalisyonu akla en yatkın olandır. Büyüklerimiz daha iyi bilir.

Rabbimize duamız gelen günler geçen günleri aratmasın. Ramazan-ı Şerifimiz Mübarek Olsun.

Cevap bırakın